Ustalık; yapılan iş üzerinde pürdikkat kalabilme yetisi ile yakından ilgilidir. Çünkü her bir işi, belki de her bir detayı yüksek bir farkındalıkla işlemek gereklidir. Bunun için “maksatlı çalışma” olarak ifade edilen; neyin neden ve nasıl yapıldığının şuurunda olmak gerek.
Newport’un dikkat çektiği ve yeni kuşağın zayıf olduğu “odaklanma becerisini” nasıl yitirdiğimize ve nasıl geri kazanabileceğimize dair önerisi somuttur. Üretiminizi azami seviyeye çıkarabilmek adına uzun zaman blokları boyunca, tek bir iş üzerinde, farklı uyaranlardan izole olmuş ve tam olarak odaklanmış olmak. Özellikle entelektüel emek gerektiren çalışmaların bu uzun ve tecrit edilebilmiş zaman bloklarına daha fazla ihtiyacı olduğu iddia edilmektedir.
Derinleşememenin sebebi, kısa zaman dilimleri ile çalışma ve bu kısalığa sebep olan uyarıcılardır. Ustaca çalışamamanın hem sebebi hem de göstergesidir bu. Kısa vadeli kazanımların cazibesi her nefsi cezbeder. Yine Newport’un ifadesiyle “kolayına kaçma ilkesi”; çalışanların çalışmalarının sonuçlarını somut olarak görebilecekleri veriler oluşmadığında genel eğilimin; mevcut koşullarda en kolay ve az da olsa somut çıktıyı elde edecek davranışı sergilemek olduğunu ifade etmektedir. Bir an önce oldum, yaptım, bitti demek için.
Ancak bitmeyeceğini, derinleştikçe yolun ne denli uzun olduğunu bilmektir ustalık. Ama o yolun yolcusu olmak zordur, sabır ister, aşk, akış ister. Akışa kapılmadan da en yüksek, etkin ve en verimli emek haline ulaşılamaz. Akışa kapılmadan beceri de gelişmez. Çünkü akış ile birlikte, zihin ve fizik en yüksek kapasiteye ulaşılır. Beceri iş üstünde daha da pekişir, gelişir. Beceri geliştikçe de -akışta kalabilmek için- birey daha zorlu görevlere gereksinim duyar, işin niteliği ve artık niceliği de gelişir. Maharetinin zahire daha fazla yansıdığını gören ustanın, içsel keyfi ziyadeleşir, aksiyonu otomatik hale gelir, konsantrasyonu ve işin üstündeki kontrol hissi gelişir, zamandan ve mekândan ırak olur, işin içinde kaybolur.
Pozitif psikoloji akımının da üstünde önemle durduğu akış haline kapılabilmek, akış haline kapılabilen bir alanı bulabilmek çok değerlidir. Çünkü zaman ve emek verimliliği oldukça yüksek zamanlardır bu anlar. İnsanın kendini veya başkasını, zamanı ve mekanı tamamen unuttuğu; zihinsel, bedensel, ruhsal ve duygusal olarak tam anlamıyla işin içinde bulunduğu anlardır bu anlar.
Akışa Kapılmanın Gerekleri
- Akışa kapılmanın temelinde, kişinin tutkusunun peşinden gitmesi gerektiği unutulmamalıdır. Âşık olmadan takat bulamaz insan. Emek emek otantik (kim ne derse desin, değerlerinden ve amacından ödün vermeyen) bir tavırla kendini derinleştirmesi gerekir. Derinleştikçe gelişecektir zaten. Yüzeyde yol iz gözetmeyen, istikametini bilmeyen, menzili olmayan çabalar kişiyi bir yere ulaştırmaz, sadece dolaştırır.
- Kişi zihinsel kapasitesinin sınırlarını zorlamadıktan sonra akışa kapılamaz, akışa kapılamazsa zihinsel kapasitesini geliştiremez. Zirve performanslar, kişinin kendisini zorlaması ile mümkün olur. Ustanın belli bir beceride yetkinleşmesi; –kas çalıştırır gibi zorlanarak- becerilerinde düzenli olarak deneyim geliştirmesine bağlıdır.
- Newport’un ifadelerine göre yoğun konsantrasyon becerisi bir anda gerçekleşmez. Bunun için maksatlı çalışma anlayışı dahilinde sürekli egzersiz yapmak gerekir.
- Bilinçli olarak konsantre olmaya çalışmak; zamandan, mekândan hatta insanlardan sıyrılmak gerekir. Ayrılan kısmen büyük zaman blokları ile, özel mekanlarda veya özel ritüellerde yoğunlaşma adına maksatlı bir bilinç gerekir. Ancak bu konsantrasyonun da bir sınırı vardır. Ustalar için bunun günlük 4 saat olduğu iddia edilmiştir[3].
- Bu akışı yakalamışken iş/etkinlik/uğraş tamamlanana kadar kesmek olmaz. En verimli çalışanların etkinlik bazlı çalışanlar olduğu söylenir[4]. Keşfin de bu süreç içinde herhangi bir zaman diliminde çıkabileceği tahmin edilir. Bu yüzden günün, haftanın, ayın en doğru zamanları bloke edilerek işin bitimi ile paydosun yapılması gerekir. Yoksa kısa süreli molalar, işten hem zihinsel hem de fiziksel olarak uzaklaşmalar, faydadan ziyade zarar getirebilir.
Kuramın öncüsü Csikszentmihalyi’ye göre derinleşme hissinin bizatihi kendisi yüksek derece tatmine yol açar. Yani esas mutlu eden kapılıp gittiğiniz ve daha da derinleştiğiniz, işin ilmine ve deneyimine daha da hâkim olduğunuz işlerdir. İşin zorluğu ve ehemmiyeti fazlaysa bu tatmin daha da yüksektir.
Ayrıca kişi hem kendini zorlayan hem de yüksek tatmin duyduğu bir işi yaparken sıra dışı düşünme ve üretme kapasitesinin en üst kademelerine ulaşır. Kişinin/işin etkinliğinin/verimliliğinin yanında, hem psikolojik hem de öznel iyi oluşun yükseldiği bu süreç her yönüyle sinerjik bir etki oluşturur.
Ancak günümüz dünyasının onca uyaranı içerisinde böylesi kapıldığınız bir süreci yakalamanız veya sürdürmeniz oldukça zor. Nitelik, ustalık, zanaatkarlık gibi teknoloji öncesine ait, insanlığın kültürel tarihinde kökleşmiş geleneklere ve değerlere dayanan pürdikkat çalışma yaklaşımı, teknopolün dayattığı internet merkezli kültürün tam karşısında yer almaktadır. Bu yüzden ustaca bir iş; belki de çoğu zaman uzaklaşmayı, uyaranlardan ve değerlendiricilerden ayrı kalmayı gerektirir. Sürüden ayrılmak gerekir yani. İnsanın kendisi ve işi ile yalnız kalması, her an onunla hem hal olması gerekir.
Bir de insanların düştüğü bir yanlış vardır. Vicdanlarını rahat ettirmek adına kendilerini ve kendilerini değerlendireceklerini düşündükleri kişileri kandıran bir meşguliyet halinde olurlar. Ancak bu meşguliyet verimliliğe vekalet eden bir meşguliyet[5] konumundadır. Ustaca hiçbir argüman üretmeme ile sonuçlanan ve hikmetsizce ölmüş nice zamanlar vardır böyle. Özellikle somut sonuç verilerinin alınamadığı zihinsel emek gerektiren işlerde, kişi varlığını meşguliyetiyle açıklamaya çalışır.
Ez cümle; kapılıp gittiğiniz, tutkunuzu içine alan ve kendinizi zorladığınız bir meşguliyettir ustalık.
*Bu arada meşguliyetinizin “neden”inden uzaklaşmayın. İlhamı “neden”den alırsınız.
Bir de odaklanın. Tıpkı hafif ve küçük bir iğnenin tüm varlığı ile odaklandığı gibi.
Baksanıza! hafifliğine ve küçüklüğüne rağmen odaklandığı için ne kadar etkili…
Keller, G, Papasan, J. Bir Tek Şey.